bir an salkım ... bir an şaman ... birkaç zaman deli ... bir zamanlar insan ... o zamanlar mutlu ... o zamanlar yok ... bir an ölüm ... tek an sonsuz ... o an yokluk ...zaman denge ...o zaman ............
Çarşamba, Eylül 20, 2006
Kaç kişiydim o zaman. Kaç kişi kaldım şimdi


Yaz bitti.Bir şekilde herkes tekerrür etti kendini çevremdeki.giden gitti.Kalan da şimdi bu yazıyı yazıyor ve son üç ay içinde olanları kronolojik sırası ve detaylarıyla hatırlamaya çalışıyor.

Eskiden de yaptığım gibi çok gezdim çok gördüm çok okudum çok düşündüm.Yeni yerler gördüm, yeni yüzler...

Yeni şeyler öğrendim, iyisiyle kötüsüyle...

Demekki hala büyümekteyim.(zamanında uyusunda büyüsün derlerdi.Uyusaydım keşke çoktan büyümüştüm şimdiye)

Hani birgün birdenbire alır götürürler ya.Çıkarırlar hakim karşısına... Hakim amca o kalın ses tonuyla birazda istemeyerek, gözlüğünün üstünden masaya bakarak "müebbet!" der ya...
Ardından duyulan çekiç sesiyle başlar, ömür boyu sürecek olan mutlak mahrumiyet.Ve ömür boyunca oturamaz insan hücrede yatağının üstünde.Ömrünü o hücrenin içide gezerek, santim santim hücreyi ezberleyerek geçirir.

Kendimi tutsak gibi hissettiğim bu dünyada, ve dünyanın dışındaki evren denilen hapishanede, yapabileceğim pek birşey yok.Geziyorum işte...

Sanki tanıdığım, tanıştığım insanlar, bir madde bir cisim değil de, düşünceden, tecrübeden anıdan ibaret bir enerji yığını.Herbiri ilk sayfaları açık duran birer kitap gibi, yada teybin içinde play düğmesine basılmyı bekleyen bir kaset...

Yola çıkmadan önce bir pantolon almıştım kendime.Şu anda bile o var ayağımda.Ama biraz eskidi, düğmesi koptu, hiç yıkanmadı......

Ankarada sokakta otururken, Samsunda sahilde yürürken, İzmirde kordonda yayılırken, Boluda otobüs beklerken, İstanbulda beykoz sahilinde otururken, Edirnede iskelede balık tutarken, ve şimdi burda bunları yazarken, hep o vardı ayağımda.Bugün bi yokladım şööle rengi böyle miydi acaba? Ya bu kadar kalın mıydı?Heryerin tozu toprağı nasıl işlediyse onun üstüne benimde içime o düşünceler hatıralar tecrübeler yığını işledi.Duygusal olduğumdan mıdır yoksa duygusal olmayı en mantıklı ruh hali olarak kabul edebilecek kadar mantıklı olduğumdan mıdır, işte bu yığını benimseyip sahipleniyorum.Neticede o pantolonu yıkadığım zaman nasıl o mekanların o zamanların izleri silineceklse kendimide öyle temiz(!)leyemiyorum.Botlarımı ayağımdan çıkaramıyorum.

Tanıdıklarımla, tanıştıklarımla, sevdiklerimle, üzdüklerimde, o mekanlardan o zamanlardan kalan toz toprak, çimen lekesi, içki lekesi, kadar dağerli onlarla geçirdiğim anlar ve onların bende bıraktıkları.

Yıllar önce rahmetli Barış'ın dediği gibi "fotoğrafı önce benninde çek en iyi diyafram ayarını, enstantaneyi, kompozisyonu orda oluşturursun ve istemezsen asla kaybetmezsin.

Bu yaz fotoğraf makinamı almadım yanıma, İnsanlara açmadım hiç kendimi. Ciddi konulardan hiçmi hiç bahsetmedim, bahsedilen ortamlarda da bulunmadım yada sustum.Bu yaz hiç dondurma yemedim (ne alakaysa).Bu yaz insanlarla çok fazla dialog kurmadım.Bu yaz gözlerimi insanların gözlerinden hiç ayırmadım.

Nedenini tam olarak bilmiyorum bu yaz neden böyle yaptım.Ama sanırım deneysel takılmak istedim.Acaba böyle yaparsam işe yarar mı diye.Herhangi bir işe yaradı mı yaramadı mı, yada yaraması gereken bi iş var mı bilmiyorum ama, şunu biliyorum ki kalıcı hasar görmedim bu yaz...hiç bi yerimde iz kalmadı unutmam gereken.Pantolonumun hiç bi yeri yırtılmadı.Yırtılsaydı yakıştırırdım sanırım.Kalıcı bi hasar görmüşsem benimsemişim ki hiç yabancı gelmiyo.

Neticede öğrenmenin yaşının olmadığı gibi, iyisi kötüsüde olmuyo.Her şekilde birşeyler öğreniyor olmak sevindirici.(polyanna geldi aklıma nedense).

Belkide uzun bir zamandan sonra ilk kez bu yazın başından itibren, duyu organlarımı ve hislerimi kendim yönetiyorum ve yönlendiriyorum.Sebebi bu olabilir mi acaba bu yazki eylemlerimin? (ne farkeder ki)
daha çok başındayım yaşadıklarımın, yazacaklarımın, yürüyeceğim yolların...
ve bu yaz öğrendiğim birşeyle son paragrafımı kuruyorum...

"iyi insanlardan uzak durmak lazım.Bünyeye mutluluk zerkederler.Mutluluk bağımlısı olur insan ilk seferinde, tek dozla.Aslında iyi insanlar iyide torbacıdır.Mutluluk bağımlılığının taşıyıcılarıdırlar.Sevincim hayal gücünün hayalatlerin simsarları.İyi kandırırlar çünkü ilk başta kendileridir bu mutluluk inancının sahipleri.O kadar çok sahiplenirlerki; iyi oldukları için bir an paylaşıverirler, ama asıl sahip kendileri oldukları için geri alabilirler."
 
posted by INSANATOMYSTIC at Çarşamba, Eylül 20, 2006 | Permalink |


0 Comments: